HAYAT
KURTARICI
DERSLER KİTABI
KESİM-1
BİR KİMSENİN ANTAKYALI OLDUĞU NERDEN ANLAŞILIR?
Güneşli bir günde,hayaller ve de güzelliklerle dolu yaşamınızdan
bir günü daha mı yaşıyorsunuz?Sımsıcak havanın içinde,vücudunuza doğru
esen rüzgarın tadını mı çıkartıyorsunuz?Yoksa yağmurlu ve kasvetli
bir günde delilercesine koşarak hayata meydan mı okuyorsunuz?Kimbilir;belki
de ailenizle birlikte hoş bir haftasonu gezisi yapıyorsunuz.Herşey
son derece iyi,hatta mükemmel....Son derece mutlusunuz.Daha başka
ne isteyebilirsiniz ki hayattan size vermesi için..?!...Elbette ki
bir ANTAKYALI değil..!!!Niye olduğunu merak edenler bu yazıyı dikkatlice
okusun lütfen.
Yazımızın esas amacı,"Antakyalılar" denilen bu insan topluluğunun
nerelere kadar yayıldığı,nasıl bir hayat sürdükleri hakkında bilgi
vermek,ve de özelikle bu topluluğun size verebileceği zararları,vereceğimiz
öneriler doğrultusunda minimuma indirmeye çalışmaktır.
Antakya'nın kısa özgeçmişi:Antakyanın tarihi oldukça
eskidir.Bu kadar eski olmasına karşın hakkında pek fazla şey bilinmez.Çünkü
halkının böyle geyik şeylere ayıracak ne vakti vardır ne de isteği.Herkesin
bildiği tek ve en eski hikaye,üzerinde yaşadıkları Antakyanın,3.Antakya
olduğu hakkında söylenen rivayettir.Tarihteki depremler hakkındaki
kitaplar birazcık karıştırılacak olursa,gerçekten de bir zamanlar
Roma İmparatorluğunun dini başkenti olan Antakyanın,2 yıl arayla iki
defa yerle bir olduğu açık bir şekilde yazılmaktadır.Bu da hikayenin
büyük bir ölçüde gerçeğe dayandığını göstermektedir.İşte,konunun hayati
noktası da burasıdır.Antakya'da ağızdan ağıza dolaşan nadir,daha doğrusu
tek gerçeğe dayanan hikaye olmaktadır bu anlatılan.Gördüğünüz üzere
göt korkusu,Antakya ahalisinde yer edinmiş bir korku olmaktadır.Hatta
bu öyle bir boyutlara ulaşmıştır ki,halkımız kıyametin normal zamanından
40 yıl önce Antakya'da kopacağına inanmakta,ve göt korkularını daha
bi pekiştirmektedirler.Hazır bu korkudan bahsetmişken biraz ayrıntılara
bakalım:
Göt korkusunun genelde insanları tamamen farklı birer yaratık haline
getirmesinde kuşku yoktur.Ama tabii ki bunun ekstrem davranış özelliklerini,yaklaşık
5 yıl önce meydana gelen Antakya depreminde de yaşadık ve gözlemledik.İlginç
bir davranıştır ki;daha önce masanın üstündeki vidayı düşüremeyen
Tanrıya inanmayanlar,bir anda oruç tutmaya karar vermiş ve göt korkusunun
verdiği gazlamayla bunu haykırabilmiştir.Örnekler çoğaltılabilir...
Antakya piyasasında dönüp duran dedikoduların haddi hesabı yoktur.İşin
ilginci,dedikodunun getireceği günahlardan korkup yine de otomatik
silah gibi dedikodu yapan karıların Antakya'da bolca bulunmasıdır.Türkiye'de
olabilecek her türlü olayın,önceden Antakya'dan haberini almak mümkündür.Birkaç
yıl önce dönüp duran "Kemal Sunal öldü" dedikodusunun da
Antakya'dan çıktığı hakkında ciddi kuşkularım var.Çünkü bu olaydan
yaklaşık bir ay sonra televizyon kanalları Kemal Sunal'a "Siz
gerçekten de öldünüz mü?" gibi sakat bir soru sorduklarını çok
iyi hatırlamaktayım.Bir diğer dedikodu cinsi ise doğum esnasında,meçhul
bir anneden çıkmış olan sakallı bebeğin kehanetlerde bulunup,daha
sakalını tıraş edemeden hakkın rahmetine kavuşmasıdır.Hatay'ın denize
kıyısı olan ilçelerinde ise böyle batıl ve saçma inanışlar yerine,denizden
fışkıran balıklar,canavarlar ve de denizden yükselen alevli gürültüler
gibi mantıklı olaylar anlatılır.İlginçtir,depremden yaklaşık bir hafta
sonra bu iki cins rivayet de anlatılmaya başlamıştır Hatay sokaklarında.Doğan
sakallı bebek,"Kaçın,deprem olacak..!!"deyip ölmüş;sakat
kuzular,üç başlı danalar doğmuş;denizden balıklar fışkırmış ve de
alevler göğe yükselmiştir.Ama yine ilginçtir ki,hiçbir insan "Aman
ha,deprem olacak boşaltın evleri!"demeyi akıl edememiştir.